KÖŞE’SİZ
“Hayalleri olan insan, yorulmaz”
Ülkemiz son 1 yıldır, zor bir süreçten geçiyor. Bombaların patlaması, asker ve polislerimizin şehit olması ile vatandaşlarımızın hayatlarını kaybetmesi ülke olarak moralimizi de, psikolojimizi de bozdu.
Hele yaşanan bunca hadiseye çözülemeyen sorunlar, günlük problemler, koltuk kavgaları, yüze gülüp arkandan konuşan insancıklar da eklenince, hayat bir insan için tamamen anlamsız hale gelebiliyor.
İyi midir kötü müdür bilemem ancak, son yıllarda ülkemizde bir alışkanlık hakim oldu, o da unutkanlık.
Yaşanan birçok şeyi unutuyoruz. İyiyi de unutuyoruz, kötüyü de. Vefayı da unutuyoruz, haksızlığı da.
İşte bu nedenle söylüyorum iyi mi kötü mü bilemem diye. Kötüyü unutmak hayatın olağan şekilde devam etmesine, iyiliği unutmak ta vefasızlığa yol açıyor.
Şunu inkar edemeyiz ki, toplumumuzda kötü alışkanlıklar olağan bir hal aldı ve şahsım da dahil hiç kimsenin başka bir insanın özgürlüğünü kısıtlamayan ve zarar vermeyen kötü alışkanlığına atıfta bulunmaya ve onu eleştirmeye hakkı yok.
Yalan, gıybet, tütün ve alkollü ürün tüketimi ve madde bağımlılığı, iftira, ihanet gibi alışkanlıklar kötüdür ve zararlıdır. Bunun aksini kimse söyleyemez ancak bunlardan başka kötü bir alışkanlık var ki, bunların hepsinden daha tehlikelidir. Bu alışkanlığın adı ne mi, nankörlük.
Yukarıda sıraladığım alışkanlıklara sahip olan insanlarla belki anlaşabilirsiniz ve bu kişileri alışkanlıklarından caydırabilirsiniz. Ama bir insan nankörse, ne o insanla anlaşabilirsiniz, ne geçinebilirsiniz, ne de yaşayabilirsiniz.
Nankör insanı memnun edemezsiniz, derdinizi anlatamazsınız, çözüm üretemezsiniz. En kötüsü de nankör bir insanla konuşurken ikinci cümleyi kuramazsınız, çünkü buna izin vermez.
Allah kimseyi böyle insanlarla karşılaştırmasın?
Bakın ne demiş Oscar Wilde,
“Nankör insan, her şeyin fiyatını bilen,
fakat hiçbir şeyin değerini bilmeyen kimsedir.”
Mutsuz olana madalya takmıyorlar
Ülkemizde ve şehrimizde yaşanan sorunları unutmamak ancak geride bırakmak gerekiyor. Yaşadığımız hadiselerden ders çıkarmak ve yaptığımız hataları tekrarlamayarak, bir daha toplumsal olarak acı bir olay yaşamamak için, bilinçli hareket etmeliyiz.
Şunu hiç kimse aklından çıkarmamalıdır ki, bu kadar olay yaşayan ve bu kadar strese maruz kalan başka bir toplum, bizim kadar kolay toparlanamaz ve güçlü hareket edemez. Türkiye olarak güçlü bir topluma sahibiz.
Günlük sorunlara gelirsek işte, evde, okulda, sokakta veya arkadaşlarınızla yaşadığınız sorunlar sizi bunalımlı bir insan haline getirebilir ya da hayat enerjinizi düşürebilir.
Dün nasıl geride kaldıysa, bugün de yarın olduğunda nasılsa dün olacaksa, dertlerin de yaşadığınız gün ile geçmişte kalmasında fayda var. Bunları bir türlü çözüme kavuş(a)mayan sorunlar için söyleyemem. Ancak ne olursa olsun yarına umutla ve pozitif bakmak zorundayız. Neticesinde ne kadar üzgün olursak olalım, sorunlarımız çözülmüyor. Mutsuz olana madalya takmıyorlar değil mi?
Bu nedenle diyorum ki, yalan konuşana, insanın kuyusunu kazana, gıybet yapana, yüze gülüp insanın arkasından gökdelen dikenlere meydanı bırakma. Mutsuz olman, sana bunları yapanları mutlu eder. Böyle insanları da, bu insanlardan doğan dertleri de geride bırak.
Güçlü ve inançlı davran. Sana sırtını dönenlere sen hoşgörü ile yaklaş. Hayal kur ve hayallerinin hayatın olması için mücadele et çünkü, “Hayalleri olan insan, yorulmaz.”
Şunu da aklından çıkarma, “Ağacı kurt, insanı dert bitirir.”
Tam da bu konuya parmak basan, kısa bir derviş hikayesi. Okumanızı tavsiye ederim.
Sen hala onu taşıyorsun
“İki derviş, yolculukları sırasında bir dere kenarına varmış. Genç bir kadın dere kenarında karşıya nasıl geçeceğini bilemez halde düşünmekteymiş. Dervişlerden biri, genç kadını kucaklayıp suyun öteki tarafına bırakmış. Öteki derviş, arkadaşının bu davranışını hiç hoş karşılamamış ancak sesini de çıkarmamış. Dervişler dere kenarından bir kilometre kadar uzaklaştıklarında; diğer derviş daha fazla dayanamamış ve arkadaşına hışımla dönmüş: “ Sen, böyle bir şeyi nasıl yaparsın? Biz dervişiz! Bırak bir kadını kucaklayıp karşıya geçirmeyi, onlara bakmamız bile yasaktır! Hatta seni baştan çıkarabilirdi.”
Öteki derviş oldukça sakin karşılık vermiş: “Dostum ben o kadını bir kilometre geride bıraktım. Sen ise hala onu taşıyorsun.”
2 Nisan 2016 Cantürk Köşe